Çıkara dayanan dostluklar ve cömert Timon'un trajik sonu
Günümüz kapitalist sistemlerin vazgeçemediği ve her şey sayılan 'Para'nın insanı ve insanları ne için ve ne uğruna neler yapar hale getireceğini bildiğimiz bir yüzyılda yaşıyoruz. Parasız insanların hiçe sayıldığı malumunuz. Para için akla gelebilecek bütün kirli ve sahte işlerin, ilişkilerin hiç düşünmeden yapıldığı ve temiz kalmanın neredeyse mümkün olmadığı bir çağ bu. 'Altın! Sarı, pırıl pırıl, halis altın! Yoo, tanrılar, içim başka dileğim başka değil benim. Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök! Altının bu kadarı karayı ak, çirkini güzel, yanlışı doğru, soysuzu soylu, yaşlıyı genç, Korkağı yiğit etmeye yeter de artar bile' diyor William Shakespeare 'Atinalı Timon'da...
Oyun Atölyesi'nin 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında ilk kez sahnelediği W. Shakespeare'in 'Atinalı Timon' oyunu, önceki gün Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde seyirci karşısına çıktı. Oyun Atölyesi, daha önce Shakespeare'in 'Othello' oyununu sahnelemişti. İkinci Shakespeare oyunu olarak 'Atinalı Timon'u sahneleyen Oyun Atölyesi, böylece yeni bir başarıya imza attı. Oyunu Orhan Burian çevirmiş. Kemal Aydoğan'ın yönettiği oyunda Haluk Bilginer de sahne performansı ve oyunculuğuyla görsel şov yapıyor.
İnsanlara küs... Çok cömert, zengin ve varlıklı olan Timon (Haluk Bilginer) bütün servetini halka ve dostlarına dağıtır. Cömertliğini sonuna kadar kullanır Timon. Her gece evinde partiler düzenler ve dostlarına altınlar, mücevherler, pırlantalar verir. Oyunda da seyircinin üstüne Timon'un resminin olduğu dolarlar fırlatılır. Alan alana. Neyse ki, Timon'un bu cömertliği uzun sürmez. Çünkü artık zenginliğinden eser kalmamıştır. Paraları ve altınları tükenmiş durumda, alacaklılar da kapıya dayanmış. Ne yapması gerekiyor? Evet. Tek bir yol var. Dostları. Hem dostlarını sınayacak, hem de gerçekten borçlarını kapatacaktır. Ama bu pek de kolay değil. Hiçbir dostu ona istediklerini vermeyecek ve sahtelikleri ortaya çıkacaktır. Timon artık doğayla baş başa yaşamaktadır. Ama o da ne? Yemek için kök ararken altın bulur. Ve isyanı, 'Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök...' diye. Hayata ve insanlara küsen Timon, doğada yaşamayı sürdürür gururla.
Başarının zirvesinde Oyunun genel konseptinin çok iyi olması ve yönetmen Kemal Aydoğan'ın başarılı rejisi, seyirciye dünyanın tiyatro piri Shakespeare'in klasik tadını veriyor. Oyuncuların performansları; özellikle televizyon dizileri ve sinemadan tanınan yüzlerin başarılı oyunculukları oyunun düzeyini yükseltiyor. Usta oyuncu Haluk Bilginer'in o kendisine has ve sempatik oyunculuğuysa, seyirciyi kalbinden yakalıyor ve oyun boyunca hiç bırakmıyor. Ta ki, selamlamaya çıkana kadar. Oyunun dekorunda Kadir Yediler gayet başarılı, oyunun genel gidişatı için elverişli, estetik görünümlü yapmış. Işık, renkleriyle oyuna son derece uyumlu. Ama sanki bazı yerlerde çok karanlık olmuş diyebiliriz. Müzik ise, çok iyi bestelenmiş. Oyunun başka bir özelliği de, Bilginer'in Türkiye'de ilk kez bir Shakespeare oyununda oynaması.
Oyun Atölyesi'nin önceki oyunu 'Othello'da Orhan Gencebay'ın bir şarkısı kullanılmıştı. Bu oyundaysa, İbrahim Tatlıses'in bir şarkısı kullanılmış.
Bu dönemin başlıca özelliklerinden olmak üzere, ortaçağ ve halk tiyatrosu özelliklerini taşıyan açık oyun biçimi ile Rönesans klasik burjuva tiyatro özellikleri taşıyan kapalı tiyatro biçimi, Shakespeare'in oyunlarında birlikte varolduğu gibi; gerek tragedya ve komedyanın birbirini bütünleyici bir özellik göstermesi, gerek oyun dili olarak hem koşuk, hem de düzyazının içiçe kullanılması, Shakespeare'in çok yönlü ve çok zengin bir anlatımı gerçekleştirebilmesine olanak tanımış.
Otello-Aydin Orak
Özgür Gündem 20.05.2006
Aydın ORAK
Çıkara dayanan dostluklar ve cömert Timon'un trajik sonu
Günümüz kapitalist sistemlerin vazgeçemediği ve her şey sayılan 'Para'nın insanı ve insanları ne için ve ne uğruna neler yapar hale getireceğini bildiğimiz bir yüzyılda yaşıyoruz. Parasız insanların hiçe sayıldığı malumunuz. Para için akla gelebilecek bütün kirli ve sahte işlerin, ilişkilerin hiç düşünmeden yapıldığı ve temiz kalmanın neredeyse mümkün olmadığı bir çağ bu. 'Altın! Sarı, pırıl pırıl, halis altın! Yoo, tanrılar, içim başka dileğim başka değil benim. Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök! Altının bu kadarı karayı ak, çirkini güzel, yanlışı doğru, soysuzu soylu, yaşlıyı genç, Korkağı yiğit etmeye yeter de artar bile' diyor William Shakespeare 'Atinalı Timon'da...
Oyun Atölyesi'nin 15. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında ilk kez sahnelediği W. Shakespeare'in 'Atinalı Timon' oyunu, önceki gün Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde seyirci karşısına çıktı. Oyun Atölyesi, daha önce Shakespeare'in 'Othello' oyununu sahnelemişti. İkinci Shakespeare oyunu olarak 'Atinalı Timon'u sahneleyen Oyun Atölyesi, böylece yeni bir başarıya imza attı. Oyunu Orhan Burian çevirmiş. Kemal Aydoğan'ın yönettiği oyunda Haluk Bilginer de sahne performansı ve oyunculuğuyla görsel şov yapıyor.
İnsanlara küs...
Çok cömert, zengin ve varlıklı olan Timon (Haluk Bilginer) bütün servetini halka ve dostlarına dağıtır. Cömertliğini sonuna kadar kullanır Timon. Her gece evinde partiler düzenler ve dostlarına altınlar, mücevherler, pırlantalar verir. Oyunda da seyircinin üstüne Timon'un resminin olduğu dolarlar fırlatılır. Alan alana. Neyse ki, Timon'un bu cömertliği uzun sürmez. Çünkü artık zenginliğinden eser kalmamıştır. Paraları ve altınları tükenmiş durumda, alacaklılar da kapıya dayanmış. Ne yapması gerekiyor? Evet. Tek bir yol var. Dostları. Hem dostlarını sınayacak, hem de gerçekten borçlarını kapatacaktır. Ama bu pek de kolay değil. Hiçbir dostu ona istediklerini vermeyecek ve sahtelikleri ortaya çıkacaktır. Timon artık doğayla baş başa yaşamaktadır. Ama o da ne? Yemek için kök ararken altın bulur. Ve isyanı, 'Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök...' diye. Hayata ve insanlara küsen Timon, doğada yaşamayı sürdürür gururla.
Başarının zirvesinde
Oyunun genel konseptinin çok iyi olması ve yönetmen Kemal Aydoğan'ın başarılı rejisi, seyirciye dünyanın tiyatro piri Shakespeare'in klasik tadını veriyor. Oyuncuların performansları; özellikle televizyon dizileri ve sinemadan tanınan yüzlerin başarılı oyunculukları oyunun düzeyini yükseltiyor. Usta oyuncu Haluk Bilginer'in o kendisine has ve sempatik oyunculuğuysa, seyirciyi kalbinden yakalıyor ve oyun boyunca hiç bırakmıyor. Ta ki, selamlamaya çıkana kadar. Oyunun dekorunda Kadir Yediler gayet başarılı, oyunun genel gidişatı için elverişli, estetik görünümlü yapmış. Işık, renkleriyle oyuna son derece uyumlu. Ama sanki bazı yerlerde çok karanlık olmuş diyebiliriz. Müzik ise, çok iyi bestelenmiş. Oyunun başka bir özelliği de, Bilginer'in Türkiye'de ilk kez bir Shakespeare oyununda oynaması.
Oyun Atölyesi'nin önceki oyunu 'Othello'da Orhan Gencebay'ın bir şarkısı kullanılmıştı. Bu oyundaysa, İbrahim Tatlıses'in bir şarkısı kullanılmış.
Bu dönemin başlıca özelliklerinden olmak üzere, ortaçağ ve halk tiyatrosu özelliklerini taşıyan açık oyun biçimi ile Rönesans klasik burjuva tiyatro özellikleri taşıyan kapalı tiyatro biçimi, Shakespeare'in oyunlarında birlikte varolduğu gibi; gerek tragedya ve komedyanın birbirini bütünleyici bir özellik göstermesi, gerek oyun dili olarak hem koşuk, hem de düzyazının içiçe kullanılması, Shakespeare'in çok yönlü ve çok zengin bir anlatımı gerçekleştirebilmesine olanak tanımış.